SUNNÎ
ŞİÎ KARDEŞİLİĞİ VE LÜZUMU |
|
SUNNÎ VE ŞİÎLER TEMELDE İKİ NOKTADA
AYRILIRLAR AMA PEK ÇOK ORTAK NOKTADA DA BİRLEŞİRLER...AYRILDIKLARI
İKİ NOKTA :
İMANİ BAZDA : İMAMET VE TAKIYYE MESELESİ : BIRAKALIM , GÖZ ARDI
EDELİM BU MESELEYİ ; AHİRETE HAVALE EDELİM , ALLAH KARAR VERSİN BU KONUDA
HAKLI VE YANLIŞ TARAFLAR HAKKINDAKİ HÜKMÜ.TABİİ Kİ BİZ SÜNNÎ'YİZ
VE Şİİ OLMAYA DÜŞÜNCEMİZ YOK AYNI ŞEY ŞÎİ KARDEŞLERİMİZ İÇİNDE
SÖZ KONUSU NE YAZIK Kİ ...ONLAR DA BİZİM Şİİ OLMAMIZI BEKLİYOR... AMA NEDEN
FARKLI YORUM , FARKLI KÜLTÜR DİYEREK,İSLAM KARDEŞLİĞİNİ TEMEL ALARAK
BİR ARADA YAŞAMAYALIM !
NEDEN VAKİT KAYBEDİP EMPERYALİSTLERİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRELİM!
BİZ SÜNNİ'YİZ VE ÖYLE ÖLECEĞİZ!ONLARDA Şİİ VE NE YAZIK Kİ SÜNNİ
OLMAYA NİYETLERİ YOK...O HALDE ONLARI ÖYLE KABUL EDELİM VE
TAKİYYE YAPMAYACAKLARINI UMARAK DÜNYADA BİRLİK İÇİNDE
HAREKET EDELİM! AHİRETTE DE ALLAH'U TEALA YALNIŞ TARAFTA OLANA
CEZA VERSİN ...
TABİİ Kİ ŞİİLERİN ARASINDA GULAT YANİ AŞIRI OLANLARI VAR ! SAHABEYE
HAKARET EDENLERİ VAR , ONLARDA DEĞİŞECEK , YUMUŞAYACAK , YOKSA BİR ARADA
OLMAMIZA İMKAN YOK !
SİYASİ NEDENLER... : ORTAK O KADAR NOKTAMIZ VARKEN , DÜNYADA MÜSLÜMAN KANI
DÖKMEDE FIRSAT KAÇIRMAYAN VE FIRSAT ORTAMINI OLUŞTURAN BATI, ABD ...GİBİ
EMPERYALİSTLERLE SİYASİ BERABERLİK YERİNE AYNI KİTAP ,AYNI RESUL ,AYNI ALLAH
,AYNI AHİRETE ... , ... , ... İNANAN MÜSLÜMAN KARDEŞLERİMİZLE NEDEN
ORTAK SİYASİ HAREKET TEŞEBBÜSLERİNDE BULUNMAYALIM !
DİYELİM TÜRKİYE'DE İDEAL BİR SİSTEM KURDUK...ABD , BATI ...NE YAPACAK
?AFGANİSTAN,IRAK...'TA NE YAPMIŞSA ONU.ŞİİLERE GİDECEK " ONLAR SÜNNİ "
DİYECEK! BİZE GELECEK " ONLAR Şİİ ..." DİYECEK VE BİZİ İKİYE BÖLMEYE
ÇALIŞACAK...
BİRBİRİNİ KAFİR İLAN EDEN KATOLİK VE PROTESTANLAR BİLE BİR ARAYA GELDİ BİZ
HALA TARİHTEKİ YANLIŞLIKLARI HATIRLAYIP KARŞILIKLI HOMURDANIYORUZ...
BİZ Şİİ OLALIM DEMİYORUZ AKSİNE ONLAR KEŞKE SÜNNİ OLSA DİYORUZ ! AMA
OLMUYOR VE KARŞILIKLI DÜŞMANLIK İSLAM DÜŞMANLARININ İŞİNE YARIYOR ...!
O HALDE ...?BİZ SÜNNİ ONLAR Şİİ BERABER YOLA KOYULALIM!VE DÜNYAYA İSLAM'I
YAYALIM.
BÖYLE YAPMAZSAK EMPERYALİSTLER ÖNCE ŞİÎ SONRA SÜNNÎLERİ YOK ETMEYE
ÇALIŞACAKLAR VE ÇALIŞIYORLAR , BAŞARDILAR UYANMAZSAK
BAŞARMAYA DEVAM EDECEKLER !
" SİZLER ONLARIN DİNİNE GİRMEDİKÇE ONLAR SİZDEN RAZI OLMAYACAKTIR ! "
" İNANALAR KARDEŞTİR."
(HUCURAT:10)
"MÜSLÜMAN MÜSLÜMANIN KARDEŞİDİR,ONA ZÜLMETMEZ ONU ZÜLME TESLİM ETMEZ"
(Buhari,
Mezalim, 3; Müsli,m, Birr 58)
BİR İKİ İMANİ NOKTADAKİ FARKLILIKLARIN HESABINI AHİRETE ,ALLAH'A HAVALE EDİP
, DİĞER AMELİ FARKLILIKLARI KÜLTÜRLER VE MEZHEPLER ARASI ZENGİNLİK OLARAK
KABUL ETSEK , SİYASETTE BİR HARAKET ETMEMEMİZ İÇİN HİÇ BİR SEBEP YOK
ASLINDA.
1400 SENELİK
AYIRIMIN FATURASI ASLINDA YUKARIDAKİ TEKLİFİN HAKLILIĞININ EN BÜYÜK
DELİLİDİR. SÜNNİLER VE ŞİÎLER TARAFINDAN DA İTİRAZ VE KENDİLERİNCE
HAKLI SEBEPLER İLERİ SÜRÜLECEKTİR AMA " NİYET SAMİMİ İSE " BİR ŞERİATÇI
OLARAK BİZLER EN AZILI KOMÜNİSTLERLE BİLE ANLAŞABİLİYORUZ DA , " EHL-İ KIBLE
" İNANAN KARDEŞİMLE Mİ ANLAŞAMAYACAĞIZ ?
BİZ
HAZIRIZ !
" ALLAH'U EKBAR ! " , GÖNÜLDEN DİYEN GELSİN !

ORADAN BAKINCA BİR TANE SÜNNÎ
VEYA ŞİÎ AYIRT EDEBİLEN
VAR MI ?
. .
. BEKÇİYİZ . .
.
SÜNNÎ ŞİÎ

Şeyh Naim:
"Sünnilerin Yeri Şiilerin Kalbidir"
Hizbullah Lideri
Seyyid Hasan Nasralah'ın yardımcısı Şeyh Naim
Kasım Beyrut'ta yüzbinlerce Lübnanlıya hitaben
yaptığı konuşmada
...14 Martçılara ve Arap ülkelerine seslenen Şeyh
Naim Kasım, “Lübnan’da kimse mezhebi fitne peşinde
değildir, Şiiler ve Sünniler birbirinin kalbinde
yer etmiştir. Onlar Hıristiyan ve Dürzi
kardeşleriyle beraber, kapsamlı bir ulusal birlik
hükümeti kurmak şeklindeki ortak hedefi
gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Ortada hiçbir
mezhebi ihtilaf yoktur. Bugün bu meydanda toplanan
her kesime mensup kitle bunu ispat etmektedir”
dedi...14 Martçılardan Velid Canbolat’la Semir
Caca’yı ismen zikrederek bunların Şiilerle
Sünniler arasında mezhebi kışkırtmacılık yaptığını
söyleyen Naim Kasım, “Sünnilerin yeri Şiilerin
kalbindedir, bu tür çabalar boştur” diye konuştu...10/12/2006
Ümmete Vahdet Çağrısı
İran İslam inkılabı rehberi yerli ve yabancı Şii ve Sünni alimlerle görüşüp
İslami vahdet üzerine bir konuşma yaptı. Hamaney İslam düşmanlarına karşı
birleşmeliyiz mesajını verdi.
İki akide ve anlayış taraftarı arasındaki ihtilaflar, doğal bir şeydir. Bu
mesele sadece Şii ve Sünnilerle sınırlı değildir. Nitekim Şii fırkalar
arasında iç ihtilaflar yaşandığı gibi Sünni fırkalar arasında da iç
ihtilaflar yaşanmaktadır. İslam ve fıkıh tarihine bakın..Ehli sünnetin fıkhi
ve akidevi usulleri ve ekolleri olan Eşeri, Mutezile, Hanbeli, Hanefi, Şafii
ve diğer mezhepleri arasında ihtilaflar yaşandığı gibi, Şii fırkalar
arasında da ihtilaflar yaşanmıştır. Bu (fıkhi ve içtihadi farklı anlayış ve
hükümler) ihtilaflar avam halk arasında yansıtıldığında “olay” , aşırı ve
tehlikeli boyutlar kazanıyor. Çatışmalar ve yaka tutmalar başlıyor.
Alimler ve bilginler oturup meseleyi irdeliyor ve tartışıyorlar. Fakat ilim
silahına donanmamış olanlar, duygulara kapılıp maddi silahlar ve yumrukları
kullanmaya başlıyorlar. İşte olayın bu boyutu tehlikelidir.Alimler ve
bilginlerle düşünürler, bilimsel olmayan çalışmalarının çatışmalara
dönüşmemsine özen gösterirler. Fakat belli bir dönemde sömürgeci güçler bu
olaylara müdahale edip ,ortalığı karıştırdı...Çünkü duygusal davranma da bu
ihtilafların çatışmalara dönüşmesine sebep oldu. Bazı cahiller ve cahili
yaklaşımlar, kör taassuplar, yanlış anlaşılmalar, idrak kıtlığı da bu
çatışmacı ihtilafların meydana gelmesine sebep oldu.fakat gerçek şudur ki;
sömürgeci ve sultacı güçler bu olaylara müdahale edip bu silahı en etkin bir
şekilde (Müslümanlara karşı) kullandı. Mezhepler arası ihtilafları
çatışmaya dönüştürme konusunda İngiltere diğer sömürgeci güçlere kıyasla
daha büyük tecrübe ve birikime sahiptir. Çünkü İngiliz( sömürgeci ve işgal
güçleri) uzun yıllar, İran, Türkiye, Arap ülkeleri ve Hind yarım adasında
yaşadılar. İngilizler Şiilerin nasıl Sünnilere karşı, Sünnileri nasıl
Şiilere karşı tahrik edip kışkırtacak yöntemleri iyi biliyorlar. Nitekim
İran’da İslam inkılabının zaferi sonrası, sömürgeci güçlerin bu sinsi
faaliyetleri zirveye ulaştı. Son yıllarda ve son günlerde İran İslam
cumhuriyeti nizamı büyük başarılara imza attığı için, yani İslam dünyasının
bilinçlenmesi ve uyanış sürecini zirveye ulaştırdığı için, Müstekbirlik
cephesiyle yandaşlarının İslam aleminde ihtilaf çıkarma çalışmaları ve saikı
daha bir arttı.Müstekbir güçler, günümüz Irak, Pakistan,ve Afganistan’da
Şii ve Sünni Müslümanları biri biriyle çatıştırmaya çalışıyorlar. Hatta
sömürgeci ve emperyalist güçlerin işbirlikçileri ve uzantıları Lübnan’a akın
edip, bu ülkedeki Şii ve Sünni cemaatleri biri birine düşürmeye
çalışıyorlar. Her kes şunu bilmelidir ki, Şii ve Sünni ihtilafını ve
çatışmasını yaratmaya çalışanlar ne Şii ve ne de Sünni’dirler. Bunlar ne
Şiiliği ne de Sünniliği kabul etmeyen ve İslami mukaddesatlara inanmayan
kimse ve odaklardır.Her
kes uyanmalıdır… Şii ve Sünniler uyanmalıdır. Özellikle İslam alimleri
bilinçli davranmalıdırlar...
9 şubat 2007

Irak’ta
Sünni-Şii ihtilafI
Şiileri de laik-demokrat, anti laik diye kamplara ayıracaklar.
Irak'ta ise hedef, İran'dan bağımsız yeni bir Şii yönetimi oluşturmak..Yani
İran'la hem siyasi ve hem de teolojik ihtilaf çıkartmak.. Tony Blair
İngiltere'yi yönetir. Kraliçe ise Büyük Britanya'yı.. Hatemi ile Ahmedinejat
arasında böyle bir fark var. Hamaney, dünya Caferilerinin dini lideridir..
Lübnan Hizbullah'ı onun için Hamaney'e bağlıdır..ABD Irak'ta, İran'a bağlı
olmayan bir Şii yönetim icad etmek istiyor.. İran'ın çevresinde ise
Sünnilere destek verecekler.. Özellikle de ABD Türkiye'de ılımlı İslâm
siyasetini Sünnilik üzerine planlıyor.. Bu Alevileri kışkırtmayacakları
anlamına gelmiyor elbette.. Ama siyasi yapılanma Sünni temelde olacak..Zaten
bu durum başından beri böyle idi.. Türkiye ne kadar laikçi olursa olsun,
Sünni / Hanefi / Nakşi geleneği üzerinde biçimlendirilmiştir.. Alevi kesim
din dışına / Sekülerleştirilmeye / laikleştirilmeye çalışılmıştır. Yani,
Aleviliğin referansları birileri tarafından Kemalizmle özdeşleştirilmeye,
hatta Şamanizme, batı değerlerine döndürülmeye çalışılmıştır.. Onun için
genelde solculaştırılmışlardır.. Devlet partisi CHP o sebeble Alevileri hep
elinin altında bulundurmaya özen göstermiştir. Ama iktidar sağ partilere
kaydırılmıştır.. Alevi öğretmen CHP'li, Sünni imam DP/AP'li olacaktır. Düzen
imam ile öğretmenin kavgası üzerine kurgulanmıştır..Bu iş zaten başından
beri böyleydi.. ABD'nin ajandasında bu konu hep vardı.. Şimdi 2007'de
ABD'nin bölgede yeni ve daha kanlı bir Şii-Sünni hesaplaşması için tarafları
kışkırtacağı anlaşılıyor. Bunun anlamı Irak'ın bölünmesi
demektir.. Saddam'ın infazının Saddam'la kan davası olan Şiilere
verilmesinin sebebi budur.. Saddam'a yapılan haksız, hukuk dışı işlemler
ortada.. Oysa dinimiz bize, bir kavim ya da kişiye olan öfkemizin,
düşmanlığımızın, bizi o/onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesini emreder.
Muhtemelen infazda görev alanlar işbirlikçi Şiilerdir. Kuşkusuz Şiilerin
hepsi işbirlikçi değil.. En azından elinin altında her emre amade bir Halkın
Mücahidleri olduğunu biliyoruz.. Ama olaya dini bir görüntü verilmesi,
salavat ve tekbir sesleri, aslında bu kışkırtmanın bir parçası olarak da
düşünülmüş bir iş olabilir.. Irak'ta bir Şii devleti, İran Irak arasında
ciddi bir sorun olabileceği gibi, İran ve Irak Şiileri içinde de sorun
olabilir. Irak Şiasının içeride ve İran'a karşı ihtilafa düşmesi, Sünni-Şii
çatışmasını daha da şiddetlendirebilir.. Korkarım ABD buna oynuyor.Kuşkusuz
bütün bunlar bölgede ABD, İngiltere ve İsrail'in işini daha da
zorlaştıracaktır.. Tutuşturdukları ateş onların da paçalarını
tutuşturacaktır. Ama gidiş bu yönde gözüküyor.Şiiler üzerinde ABD, AB ve
İsrail'in yakın ve sıcak ilgileri kafa karıştırıyor.. Müttefikler arasında
da bu konuda bir görüş birliği olduğunu sanmıyorum. Şiiler İmamete inansa da
tek bir özellik göstermezler. Suriye Şiası, Türk Şiası, İran Şiası, Irak
Şiası aynı Şia değildir. Şii topluluklar Türk, Arap, Kürt, Fars olarak
farklı etnisitelere bölünmüştür ve bir kısmı çok uç noktalarda
solculaştırılıp, laikleştirilip ve kendi ülkelerindeki rejimle
özdeşleşirken, bazı grublar tam aksi bir noktaya savrulmuş
vaziyettedir..Mesela bizdeki Alevi, Şii, Caferi, Bektaşi aynı özelliklere
sahip olmayabiliyor.. Hatay Alevisi ile Tunceli Alevisi de aynı değil..Ama
ben şunu gördüm, bu konu konuşulup tartışıldıkça bu kesim çok hızlı bir
şekilde İslâmlaşıyor.. Aleviliği dindışı bir hareket olarak göstermek
isteyenlere karşı Aleviliği İslâm'ın ayrılmaz bir parçası olarak görenlerin
İslâm'a yönelmeleri dikkat çekici.. Cemevleri düne kadar sosyalist fikir
kulüpleri gibi çalışırken bugün şöyle ya da böyle dini bir sosyolojik
kesimin buluşma adresi olarak tarif edilmeye çalışıyor.. Dikkat ederseniz,
dinin siyasete alet edilmesine en fazla karşı çıkan kesim, bu konuda
Aleviliği siyasete en çok alet eden kesim olmuştur. CHP'nin yanında yer
almak devletin yanında yer almak gibi anlaşılmıştır.. Garip bir şekilde
Tunceli yasasını çıkartan, Dersim'den sabıkalı CHP,
Tunceli'den her zaman en fazla oy alan parti durumunda olmuştur yakın zamana
kadar.. Her gün Irak'ta Sünni ve Şii mahallelerinde bombalar
patlıyor ve onlarca insan hayatını kaybediyor.. Bana gelen bilgilere göre
bunların çoğu ABD, İngiliz ve İsrail istihbaratının işi. Taraflar biribirine
karşı çıkartılmak isteniyor.. Zaman zaman cahil kesimden bu oyunlara
gelenler olsa da, halk işin farkında. Korkarım birileri bunu bizim ülkemizde
de denemek isteyecektir.. Tıpkı daha önce Maraş'ta, Sıvas'ta, Çorum'da,
Başbağlar'da denediği gibi.. Ecevit'in evrakı merukelerinde Maraş
olaylarının sırrı ile ilgili ilginç bilgiler çıktı ortaya.. Bana göre Sıvas
ve Başbağlar da aynı merkezlerin servis yaptığı bir operasyondu.. Bu olaydan
ders almayıp karşılıklı suçlamalar peşinde olanlar bu çevrelerin oyununa
gelen kişilerdir diye düşünüyorum.. Bizim bu olaylardan ders almamız
gerekiyor. Birileri bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerine kendilerine
iktidar ve servet üretmek istiyor.. Olay bu! Buna izin vermeyelim..Biz çok
gördük, aynı silahtan çıkan mermiler önce gidip ülkücü kahvesini taradı,
sonra gitti sol kahveleri taradı.. Alevi-Sünni, sağ-sol, ilerici gerici,
Kürt-Türk, kavgasının arkasında da aynı çevreler var.. Apo'yu bize teslim
edenler, düne kadar onu destekleyenlerdi. Bugün Saddam'ı asanlar, dün
Halepçe'ye atılan gazı Saddam'ın eline tutuşturanlardan başkası
değil..Anlayalım artık bu kanlı ve kirli oyunu. Bu zalimlerin media, mafia,
sermaye, siyaset ve bürokrasi içindeki uzantılarına dikkat edelim. İrtica ve
terörün kayıtdışı ekonomiden beslenen kayıtdışı siyaset olduğunu bilelim.
Birilerinin savunuculuğuna sarıldıkları rejim, bu kanlı soygun düzenidir.
Bunu bilelim.. Hep birlikte adalet, barış, özgürlük, insan haklarına saygı,
katılımcı, çoğulcu ve şeffaf bir yeniden yapılanma için kolları sıvayalım..
Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana,
zalime karşı duralım ve de, kollektif anlamda hiçbir kesimin masum
olmadığını bilelim.. Selâm ve dua ile. (Abdurrahman
DİLİPAK-Vakit:04.01.2007
)







İran'da ibadet maksadıyla Hz. Ömer ve sahabeye lanet ediyorduk
İran DMTK Başkanı Rafsancani, "Şiiler arasında Peygamberimizin sahabesine
lanet ediliyor olması IŞİD gibi yapıların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır"
dedi.
İran Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi (DMTK) Başkanı Haşimi Rafsancani, Şiiler
ve Sünniler arasındaki sorunları değerlendirdi. Rafsancani Şii dünyaya yönelik
öz eleştiride bulunarak "Şiiler arasında Peygamberimizin sahabesine
lanet ediliyor olması IŞİD gibi yapıların ortaya çıkmasına zemin
hazırlamıştır" dedi.
İran'ın resmi ajansı IRNA'da yer alan habere göre Rafsancani, İran Gençlik ve
Spor Bakanlığı heyetinin ziyareti esnasında yaptığı açıklamada Şii-Sünni
ihtilafı ile IŞİD ve El-Kaide gibi örgütlerin ortaya çıkmasıyla ilgili
değerlendirmelerde bulundu.
Rafsancani, "İkinci halife Ömer ve sahabeye lanet eden törenler düzenlemek,
Müslümanların arasında ihtilaf ve ayrılıklara sebep oldu. El-Kaide, IŞİD ve
Taliban gibi tepkisel örgütlere zemin hazırladı." ifadelerini kullandı.
Rafsancani, İran'da düzenlenen Hz. Muhammed'in kızı Hz. Fatma'nın ölüm yıldönümü
törenlerinde okunan şiirlerde Hz. Muhammed'in sahabesine hakaret
ifadeleri içermesine işaret etti.
Kur'an-ı Kerim'in "Birbirinizle çekişmeyin. Yoksa gücünüz gider" (Enfal Suresi
46.) ayetine işaret eden Rafsancani öz eleştiride bulunarak, "Biz Şiiler bu
uyarıyı görmezden gelerek, İkinci Halife Ömer başta olmak üzere sahabeye
lanetle Şii-Sünni ihtilaflarını arttırdık. Hatta bazıları bu törenleri ibadet
maksadıyla yerine getirir oldu" şeklinde konuştu. "İşlenen bu büyük günahlar, İslam ümmetinin ayrılığa düşmesine neden oluyor.
Öyle ki, 60 ülke ve yaklaşık 1 milyar 700 milyon nüfusuyla Müslümanlar, dünyanın
en büyük gücü olması gerekirken, ihtilaflar sebebiyle başka ülkeler karşısında
zillete duçar oldular".
Şii ekolü, Hz. Ali'nin Allah tarafından Hz. Muhammed'den sonra halifeliğe
atandığına, ancak Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in iktidarı gasp ettiğine inanıyor.
Şii tarihçiler ayrıca Hz. Ömer'in Hz. Fatma'yı öldürdüğüne dair iddiaları
savunuyor. Lübnanlı Ayetullahuzma Muhammed Hüseyin Fadlullah gibi Şii otoriteler
bu iddiayı reddetseler de halk arasında yaygın olan bu iddia sebebiyle her yıl
düzenlenen Hz. Fatma'yı anma etkinliklerinde Hz. Ömer'e ve diğer
sahabelere yönelik hakaret içerikli şiirler okunuyor.
İranlı din ve devlet adamı Haşimi Rafsancani, 1989-1997 arasında
Cumhurbaşkanlığı yaptı. Rafsancani, devletin resmi politika ve stratejilerini
belirlemekle görevli DMTK'nın Başkanlık görevini yürütüyor
(10.11.2014)


Ayetullah Muhammed Yezdî (Kum
İlimler Havzası Camiatu’l-Müderrisin Yüksek Konsey Başkanı): "Semavi
mezheplerin liderlerine özellikle ilahi peygamberlere, halifelere, onların
haleflerine ve özellikle İslam’ın seçkin şahsiyetlerine ve bir kelime ile Sadr-ı
İslam halifelerine, Peygamberin eşlerine ve çocuklarına lanet etmek ve bedduada
bulunmak caiz değildir. Bu işin doğrudan etkisi İslam ümmetinin dağılmasına,
parçalanmasına ve tefrikaya neden olmasının dışında çeşitli yerlerdeki İslam
ülkeleri arasında farklı çatışmaların yaşanmasına da neden olmaktadır. Açıktır
ki bu iş haramdır. Sünnet ve hidayet İmamlarının özellikle de Müminlerin Emiri
Hz. Ali’nin (a.s) davranışı, bu iddianın şahididir."
(31
Mayıs 2014)
Hamanei: "Hz. Aişe'yi hedef
saldırının kendisine sorulması üzerine yayınladığı fetvada Mü'minlerin annesi
Aişe'nin apaçık aşağılandığı ve hakarete maruz kaldığını belirterek "Mü'minlerin
anneleri olan Hz. Peygamber'in eşleri ve Ehli Sünnet'in sembol isimleri hakkında
aşağılayıcı, hakarete varan ifadelerin kullanılması haramdır." dedi.
(01.10.2010)
ÖNEMLİ ÇAĞRILAR, GEÇ AMA HİÇTEN İYİDİR!


İRAN'IN ÜMMET ŞUURUNDAN UZAK
YANLIŞ POLİTİKALARI
Allah’ın
işine bakın! Ali Hameney ‘Ortadoğu bizden sorulur’ ve eski komutanlarından
birisi ve Hamaney’in Askeri Danışmanı Yahya Rahim Safevi de ‘İran’ın
sınırları Lübnan kıyılarında biter’ ve Kuveyt Emiri Şeyh Cabir de Tahran
ziyareti sırasında veya öncesinde ‘Hamaney hepimizin rehberidir’ dediği
günlerde, bölgedeki bütün dengeleri altüst eden bir toz bulutu koptu.
Güç oyunu bozuyor. İran bütün cephelerde ve kanatlarda inişe ve
çöküşe geçti. Yahya Rahim Safevi gibiler Ürdün Kralı II Abdullah Şii
Hilalinden bahsettiği günlerde bu nitelemeyi kışkırtma olarak değerlendirmiş
olabilir. Nitekim, başkası derse kışkırtma olur kendileri derse övünme
babına girer. Safevilerin yeni sözcüsü Yahya Rahim Safevi, İran’ın tarihte
üçüncü defadır sınırlarını Akdeniz kıyılarına kadar uzattığını söylemiştir.
Acem mübalağası ve palavrası ile yarın Akdeniz’i İran gölü ilan ederek
karşımıza çıkarlarsa, şaşırmayın! Nitekim, Hazar’a Kazvin veya Basra
Körfezine Pers Körfezi dedikleri gibi. Humeyni’nin ölümünün 25’inci
yıldönümünde kabri başında yaptığı konuşmada Hamaney, Ortadoğu’da ve bölgede
son sözü kendilerinin söylediğini ve düşmanlarının da Vehhabi ve Selefileri
destekleyenler olduğunu ifade etmiştir. Geçmişte Nasibi dediklerine şimdi
Vehhabi, tekfirci kulpu takıyorlar. Heyula gibiler. Kendilerini
meşrulaştırıcı çok kalıba sahipler. 11 Eylül rejimiyle birlikte terörle
mücadele kapsamında ABD’nin gizli ortağı olan Şii İran rejimi bölgeyi ‘Şii
Ortadoğu Projesi’ çerçevesinde
şekillendirmeye çalışıyor. Burada ağızlarındaki baklayı çıkartıyorlar. Demek
ki ABD ve diğer emperyalist güçlerden izinden giderek; onların açık ve gizli
destekleriyle Ortadoğu’yu kendilerine benzetmek istiyorlar. Fiilen de bugün
Esat ve Maliki’yi İran ve Kasım Süleymani yönetiyor. Lübnan’da son söz yine
onların. Vehhabileri destekleyenlerin düşmanları olduğu meselesine gelince.
Buradan kendilerinden olmayan herkesi kastettikleri açık. Başta Suudi
Arabistan ve Türkiye. Onlare göre, herkes kara kendileri ak pak! Türkiye
başta Nasibilik olmak üzere bütün mahzurlu karelere veya kavramlar içine
girer. Lakin diğer taraftan Hasan Ruhani’nin Türkiye ziyareti sırasında
olduğu gibi, Türkiye’yi de terör tanımlarına ve bu tanım karşısındaki
mücadelelerine ortak etme ve katma derdindeler. Bölgede yayılabilmek için en
azından Türkiye’de nötr hale getirmek istiyorlar. Bundan dolayı ticaret
üzerinden yemleme metodunu kullanıyorlar. Ruhani ziyareti sırasında Abdullah
Gül’ün açıklamaları sanki Türkiye’nin de İran zaviyesine veya bakış açısına
kilitlendiğini veya hapsolur gibi bir daralmaya girdiği görülüyor. Doğruysa,
yazık olur. Maalesef Irak ve Suriye’de sürecin bu kadar kilitlenmesinin
nedenlerinden birisi de Türkiye’nin pasif politikaları, onun ötesinde
özellikle Irak’ta Sünnileri siyasi sürece katılmaya teşvik etmesidir. Bu
politika yanlıştı ve geri tepmiş ve patlamıştır. Ben önceden uyarmış olayım.
IŞİD’i bahane ederek; İran Irak’a dalacak olursa; (buna düşünmesine bile
izin verilmemeli) Türkiye de misilleme olarak derhal Suriye’ye girmelidir.
İslam düşmanı şımarıkları, dizginlemek lazım. İran balonunu patlatmanın
vakti çoktan geldi. İran tek bir şeyden anlar o da güçtür. Anlasaydı Irak’ta
İran ve ortakları Maliki, Sünnilerin siyasi sürece katılmalarını
değerlendirebilirlerdi. Tersini yaparak Sünni devrimini tetiklediler. Sünni
devrimi ye’s ve öfkenin eseridir. Ruhani ve genel olarak İranlılar, 11
Eylül ağzıyla konuşarak Sünnileri terörle damgalamaya çalışıyorlar.
Sünnilerin siyasi sürece katılmalarına rağmen Tarık Haşimi gibi liderlerini
terör suçlamasıyla dışladılar. Amaçları Sünnileri parya haline getirmekti.
Halbuki, Sünniler İslam dünyasının ve Irak’ın vazgeçilmez ve temel taşıdır.
Dağdan geldiler bağdakini kovuyorlar. Şiilerin Sünnileri yönetme ehliyeti
yoktur. İsrail gibi travmatik bir yapıları var. Modern Safeviler mezhepten
ziyade hareket, asabiyet ve psikolojiyi temsil ediyor. Gittikleri yerde
tezat üretirler ve yönettikleri yerde Sünnilere parya muamelesi yaparlar.
Maliki’nin tek bir olumlu vasfından söz etmek mümkün müdür? Adamı
yönlendiren yolsuzluk tutkusu ve Sünni fobisiydi. Ama onunki nefret doğuran
nefret olmuştur.İsrail baş teröristtir. İran ise terör hamisi bir rejimdir.
Bedir Tugayları, Kasım Süleymani, Hizbullah, Ebu’l Fadl Abbas ve Husiler
birer terörist organizasyondur. İran da bunların hamisidir. Türkiye terör
listesini açıklarken bunları da ihmal etmemelidir. Yoksa dış politikayı
Haydar Baş’a teslim etsinler! Kendi ifadesiyle Akdeniz kıyılarına inmişse bu
terör araçlarını kullanarak inmiştir. IŞİD terörist ve bizim
diplomatlarımızı kaçırıyorsa İran ve Hizbullah Lübnan’da daha kaypak olanını
yapmadı mı? Türkiye’nin dış politikasını THY pilotlarının üzerinden rehin
almak istemişlerdir. İran ve Maliki gibi ortakları, Şiilerin zulmüyle baş
etmeye çalışan kitleleri terör yaftasıyla karalamak ve sindirmek istiyorlar.
Irak’a şaşı bakmamızı istiyorlar. Irak’ta yaşanan Sünni intifada ve
devrimidir. IŞİD bu yapının sadece parçalarından birisi olabilir. Irak’ta
olan biteni IŞİD’e mal etmek, Bush’un Irak’ı işgal etmek için Kaide’ye
sarılmasına benzer. İran ana Kaide üssüdür. Kaide yokken Irak’a Kaide’yi
getiren Bush’un kendisi olmuştur. Şiilik bir inanç meselesi olmaktan ziyade
bir psikolojik durum ve konumdur. Bu karakterin haddi vasatı yoktur. Ya
yenilirler ve sinerler, silikleşirler, kaypaklaşırlar ya da ceberut
kesilirler. Bunun göstergelerinden birisi takiyyedir. Güç kazandıklarında
başkalarına hayat hakkı tanımazlar. Irak’ta ve Suriye’de yaşandığı gibi.
Ama Pers
güneşi veya Humeyni imparatorluğu doğmadan ebediyen batıyor.
El Cezire’de
Faysal Kasım İran’ın Ortadoğu hayalini efsane olarak nitelendiriyor. Onu
şişiren bizim iyi niyet ve iç genişliğimiz oldu. Onlar buna kimlik
katliamlarıyla karşılık verdiler. Kasım, İran’ın Suriye cephesinde çöküşe
geçtiğine dair bir analiz kaleme almış ve analizini büyük çapta Kuveytli
İran uzmanı Abdullah Fehd Nefisi’ye dayandırmıştır
(http://www.al-sharq.com/news/details/238682#.U5wZ4qtrPDc) 2006’da Sünni
dünyanın kahramanı olan Nasrullah şimdi Brütüs olmuştur. Maskeler inmiştir.
Taha Düleymi de Nefisi’den sonra İran ekseninin Irak’ta da hızlı bir inişe
geçtiğini analiz ediyor. Akıl için yol bir. Demek ki Şii Hilali veya
dolunayı pörsümüştür. Bu Şii aşağılama ve horlamaya karşı Sünni silkelenme
hareketidir. Kadisiye’nin yeniden dirilişidir. İslam dünyasında fikri ve
dini rehberi Sünnilikte, siyasi rehberlik de Türklerdedir. Süheyl Zekkar’ın
dediği gibi Türklerin eli değmeden Ortadoğu durulmayacaktır. Yanlış tarafta
duranlar önce kazanır sonra kaybederler. Doğru tarafta duranlar ise önce
kaybederler sonra kazanırlar. Ve’lakibetü lilmüttakin.
( Mustafa Özcan: Akit: 15.6.2014)
Şii Sünni meselesine
"Allahu
Teala’ya inanan ve Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem)’e son
peygamber olarak iman getiren, Kur’an’ı ilahi kitab, Kabe’yi kıble
olarak kabul eden ve beş maruf rükünlere iman getiren, ahirete iman
edip dinin tartışma götürmez kesin hükümlerini tatbik eden her şahıs
Müslüman sayılır.” (İslami Mezhepleri Yakınlaştırma Cemiyeti’nin
Sünni ve Şii kurucuları)
“Ben her ne kadar bir çok
farklı meselede Şia’dan farklı düşünüyor ve amel ediyorsam da bu benim bu
düşüncemi din olarak kabul etmemi ve karşı tarafı günahkâr saymamı
gerektirmez; aynı şekilde de Ehl-i Sünnet mezhepleri içerisindeki farklı
düşünceler için de bu böyledir.” (Muhammed Gazali)
“Tağutların Müslümanlara
zulmettiği, onları baskı altına aldığı yer ve zamanlarda Müslümanlar mezhebî
ihtilaflara önem vermezler (vermemelidirler). Birbirlerinin sorunlarına,
mazlum arkadaşlarının dertlerine ortak olurlar (olmalıdırlar). Şüphesiz
bizler düşmanın Müslümanlar arasında tefrika çıkarma planlarını boşa
çıkarabiliriz. Gerçekten de çeşitli mezheplerin varlığının hiçbir zararı
yoktur. Mezhepleri ortadan kaldırmak bizlerin elinden de gelmez. O halde ne
yapmalıyız? Bizlerin görevi kalplerinde hastalık olan kimselerin bu durumdan
faydalanmalarına izin vermemek olmalıdır.” (Nevvab Safevi)
“Diğer İslâm mezheblerine
açılmaya ve onların ictihâdlarına ihtirâm gerektiğine inanıyoruz. Ehl-i
Sünnet ve Şîa arasında müşterek ictihâd ameliyelerini ziyâdeleştirmeye,
Kur’ân-ı Kerîm’e dönmeye ve onu ilk teşrî kaynağı ve diğer bütün teşrî
kaynaklarının en yücesi kabûl etmeye davet ediyoruz. Şîa ve Sünnîlerin
bütün hadîs kaynaklarına hürmet ediyoruz. Fakat kaynakları Nebiyy-i Ekrem’e
nisbet edilen tüm zaîf hadîsleri, hassâten Kur’ân’a, akla ve ilme muhâlif
olanları ayıklamayı taleb ediyoruz. Sünnî ve Şîa dînî müesseselerini ve ilmî
havzalarını, programlar, talebeler, hocalar cihetinden ve muhâvere, mukârane
ve hür tefekküre teşvîk edici bir çevre oluşturmak için birleşmeye
çağırıyoruz. İslâm Alemi’nin vahdetine inanıyoruz ve mezhebî ayrımcılığı
reddediyoruz. Her beldede vatanın dâhilî vahdetinin takviyesi, bütün
tâifeler arasında, vatandaşlık, hürriyet, adâlet ve müsâvât esâsı üzerinde,
siyâsî ortaklık için çalışırız.” (Ahmed El-Kâtib)
“Gerçekten de İslam dünyası
muhtelif fıkhî mezhep ve gruplardan oluşmuştur. Her bölge de kendine özgü
fikir ve mezhebe sahiptir. Bu yüzden diyorum ki: Herkes kendi meşrebi üzere
yaşadığı bölgede kendine has yönetime sahip olsa ne mahzuru vardır? Şiaların
yaşadığı bölge kendi yönetimlerine, ayrı mezhep ve düşüncede olanlar ise
kendi bölgelerinde kendi yönetimlerine sahip olsunlar. Her bölge kendi
yönetimi için bir yönetici seçsin ve hepsi birlikte bir merkezi yönetimdeki
halifeye tabi olsunlar.” (Said Havva)
“Bir slogan var: ‘Ne Şii
ne Sünni, Yaşasın İslam Birliği’. Aslında sloganımız şu olmalı: ‘Hem
Sünni Hem Şii, Yaşasın İslam Birliği’. Mezhepleri ortadan
kaldıramadığımıza göre, onları barış içinde yan yana yaşatmanın yolunu
bulmaya mecburuz.” (Cevad el-Halisi)
Şii Sünni meselesiyle ilgili geçen yazımda belirttiğim mezkûr
değerlendirmeler ne yazık ki İran yahut Irak’taki Şii idarecilerin
Sünnilere, Suudi Arabistan yahut Bahreyn’deki Sünni idarecilerin de Şiilere
düşmanlık etmelerine, birtakım mutaassıp Şii ve mutaassıp Sünni örgütleri
yüzünden Şii-Sünni çatışmalarının çıkmasına mani teşkil edememektedir;
fakat mevcut mezhebî krizlerin aşılabilmesi için veya bir şekilde aşıldıktan
sonra meselenin yeniden hortlamasına imkân tanımayacak bir düzenin
kurulabilmesi için, mutedil kimseler bu türden değerlendirmeleri daima -en
zor zamanlarda bile- gündeme getirmelidirler.
Zor zamanlardan geçiyoruz. İran devletinin Irak ve Suriye’de takip ettiği
zalimane siyaset maalesef Şiiliğe mal edilebilmekte, zulmün faturası bütün
Şiilere çıkarılabilmektedir. Aynı şekilde Suudi Arabistan yahut Bahreyn
devletinin Şiilere reva gördüğü zulüm de bütün Sünnilerin suç hanesine
yazılabilmektedir. Bu yanlıştır. Çılgınlıktır. Şii-Sünni savaşları yahut o
kisve altındaki siyasi hesaplaşmalar iki tarafın da kanını emmekten başka
işe yaramamıştır, yani neticede sadece Müslümanların ortak düşmanlarının
işine yaramıştır. Diyelim ki ‘karşı tarafın’ tasfiye edilmesi
gerektiğine inanıyorsunuz; tarihî tecrübe bunun mümkün olmadığını ortaya
koymaktadır. Yeni bir mezhep savaşını kışkırtmaya çalışanlar /
kışkırtanların ekmeğine yağ sürenler, tarihte kalması gereken beyhude
acıların tekerrüründen başka şeye hizmet etmezler. Aslolan din kardeşliği
muhabbetidir, ama bu muhabbeti hissedemeyenler de hiç değilse maslahat
icabı Şii-Sünni kavgasından uzak durmalıdırlar. (Şiileri din
kardeşleri olarak görmeyen bir kısım Sünniler ve Sünnileri din kardeşleri
olarak görmeyen bir kısım Şiiler dahî, emperyalistlerin bu topraklardaki
manevra sahasını daraltmak ve “Böl, parçala, yönet” siyasetini boşa çıkarmak
için bağırlarına taş basarak, hiç değilse ‘komşuluk hukuku’
çerçevesinde diğer mezhebin mensuplarıyla iyi geçinmeyi şiar
edinmelidirler.)
Bir devletin veya örgütün yanlışını bütün bir mezhep camiasına mal
etmeyeceğiz; ama belli bir mezhebî kimliğe sahip olan o devlet veya örgütün
yanlışına dikkat çekmenin mezhepçilik gibi algılanabileceği endişesiyle
hakkı söylemekten geri durmak da olmaz. Gerekeni, tekfir
mekanizmasını çalıştırmadan, İslam kardeşliği dairesinin dışına çıkmadan
söyleyeceğiz.
Allah Azze ve Celle mealen şöyle buyuruyor: “Allah’ın ipine hep birlikte
sımsıkı sarılın, parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın sizin üzerinize olan
nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de kalplerinizi
birbirinize O ısındırmıştı. O’nun nimetiyle kardeşler olmuştunuz. Hani bir
ateş çukurunun yanındaydınız da sizi oradan O kurtarmıştı. Allah ayetlerini
size işte böyle açıklıyor. Umulur ki hidayete erersiniz.” (Al-i İmran 103)
( Hakan ALBAYRAK, Star, 7-8.5.2013)
Sitenin adı İslam'a davet ama;

Youtube'da paylaştığı videonun açıklamasına dikkat: Mücahid,Türkiye'den
gidince "terörist", İran'dan gidince Ehlibeyt savaşçısı!

Suriye'deki mücadeleyi 'devrim' olarak nitelemeyenler, Yemen'deki olaylar
için 'devrim' ifadesini kullandı!

Irak, Suriye, Lübnan, Yemen de askeri olan İran konuştu...!

Kredi...
 

İran tüm sempatizanlarını kaybediyor ve daha bunun farkında değil!
İran’ın
Suriye, Irak ve Yemen’de siyasi, askeri operasyonlarını ABD ve Batı
görmezden gelirken, İran ve Hizbullah’ı terörizm tehdidi listesinden
çıkartmış olması manidardır.
Türkiye’yi iki yıl önce Neo-Osmanlı söylemlerinden dolayı hedef
tahtasına koyanların bugün “Bağdat bizimdir. Çünkü İran-Irak
coğrafyası ve kültürünün birbirinden ayrılması mümkün değildir” diyen
İran’ın Irak, Yemen ve Suriye’de operasyonlara açıkça destek veriyor
olması Sünni dünyasında mezhepsel bir öfkeyi her geçen gün daha da
derinleştirmektedir. İran’ın Suriye politikası uzun yıllar İslam
dünyasında eleştiriye maruz kalacaktır. Arap
Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı üye ülkelerine karşın İran;
Suriye’de ve Irak’ta tercihini ümmetçi değil, ulusal çıkarlarını
önceleyen mezhepsel bir tarafgirlik algısı pozisyonunda kullanmıştır.

İran’a da yayılmacılığın kapılarının açıldığı bir
süreç yaşandı adeta. Suriye’de at koşturdu İran. Irak’ta Maliki yönetimine
imkan veren ABD’nin orada İran nüfuzunun artacağını görmemesi imkansızdı.
Sonra Yemen geldi. İran, İslam dünyasına karşı çok büyük yanlışlar yapıyor:
Mezhepçilik ve yayılmacılık. Ve bunları kan gölüne dönüşen bir zemini
istismar ederek yapmak. Bu kabul edilemez. İran’ın çok ciddi bir etik
problem yaşadığında kuşku yok. ( Ahmet Taşgetiren, Star, 31
Mart 2015 )
İran-ABD
yakınlaşması aynı zamanda İran’ın Sünni dünyasından uzaklaşması anlamına da
geliyor. İran, Batı’daki imajını değiştirme hakkına sahip olabilir lakin
Sünni dünyasındaki imajını ne zaman değiştirecek ve Sünni dünyası ile yeni
bir sayfa açmayı düşünmüyor mu?
( Osman Atalay; Timetürk;
07 Nisan 2015
)
İran’ın yayılmacı politikaları ile İslam
Cumhuriyetine
yakışmayacak politikalar izliyor. İran’ın “İslam
Cumhuriyeti” olmaktan
ziyade “Fars
Cumhuriyeti” niteliğini
taşıdığına, nerede bir “Şii
varlığı”varsa orada etkinlik kurduğuna, nereye el attıysa
oradaki Ehl-i Sünnet varlığının başının belaya girdiğine, üstelik İran’ın, “Tevhid
inancı”olmayan “gulat
Şii ekolleri”ni desteklemeyi “ehl-i
sünnet” müslümanları
desteklemeye tercih ettiğine, bir yandan etrafındaki ülkelerde yaşayan Şii
unsurları örgütleyip kendi peyklerini oluşturuyor.
( Faruk Köse, Yeniakit;
7 Nisan 2015)
<< ŞİİLER KARDEŞİMİZ AMA İRAN POLİTİKALARI BUNU
BALTALIYOR!
- Tıkla - >>
İSLÂMİ
DEVRİMDEN MEZHEBİ MİLLİYETÇİLİĞE
Her ne kadar ‘79
Humeyni Devrimi’nin İslam adına yapıldığı iddia edilse de gelinen noktada
İran’da İslam İnkılabının yerini ‘Mezhebî Milliyetçilik’ aldı. Bu mezhebi
milliyetçilik ayrıca “Fars milliyetçiliği, İrancılık” ambalajı içinde
kamufle edilerek sunuluyor. Suriye’de hâlâ var olan İslam düşmanı Baas (Arap
Milliyetçisi) rejimine payanda olmak için ülkeye askeri güç göndererek Sünni
muhalefeti toplu katliamlara tutmak hangi İslam ahlakı ile izah edilebilir?
Anlaşıldığı üzere, İran’da İslam İnkılap refleksi ve rejiminin kuruluş ruhu
geçen zaman içinde yozlaştı. Yani değişime uğradı ve aslından uzaklaştı.
İşin gerçeği şu; İran, devrim sonrası İslam dünyasındaki
kazanımlarını Suriye ve Irak’ta tüketti. İran’ın bugünkü mücadelesi İslam’ı
değil, Şii mezhebini yüceltmek ve yükseltmek amacına yöneliktir.
Kısacası; İran’daki İslami rejim, Şii kesimin dışındaki Müslümanların
nezdinde meşruiyetini kaybetmiştir. İran’a bu kadar açık- gizli destek
verilmesinin asıl sebebi egemen güçlerin İranlılara olan sevgisinden değil.
Sünni ülkelerdeki yönetimlere karşı Şii azınlıkları kışkırtıp, mezhepsel
sorunun bir savaşa dönüşmesi beklentisindendir. Çünkü mezhep savaşının
çıkabilmesi için 1,5 milyar İslam dünyası içinde zayıf kalan Şiilerin
güçlendirilmesi gerekir. ( Mehmet Koçak: Akit: 23 Ocak
2016)
ÖNEMLİ NOT:
Amerika tarafından “terörü destekleyen âlim ve fikir adamları
listesi”de adı olan, İsrail'e karşı yürütülen fedai eylemlerine
“şehâdet eylemleri” fetvasını verme cesaretini gösteren " Dünya Müslüman
Ulemâ Birliği " Başkanı (İttihad-ı Ulemâ-i Muslimîn) Üstad Şeyh
Yusuf el-Karadâvî, Mısır'da yayımlanan el-Yevm gazetesine verdiği demeçte,
“Şia'nın ehli bidat bir fırka olduğunu, Sünnî toplumlarda sistemli bir
Şiîleştirme faaliyetinin yürütüldüğünü ve bunun kabul edilemez bulduğunu”
söylemesi üzerine meydana gelen tartışmalarla ilgili önemli bir hatırlatma
yapmak istiyoruz!
İran'ın Amerika ve İsrail tarafından vurulmak istenmesi,
Irak'ta ateşlenen Şiî-Sünnî çatışması, Lübnan'da Hizbullah'ın İsrail
karşısında gösterdiği destansı mukâvemet ve yine İran'ın Filistin
dâvasındaki aktif rolünün olması , ayrıca ayrılığın sadece saldırganları
kazançlı çıkaracağı ... gibi görüşlerimiz nedenleri ile bazı yorumlarımızı
yapmaktan daima kaçındık. Ama Şii kardeşlerimize önemli bir hatırlatma
yapmak yine bizim için kardeşlik görevimizdir :
"Sünnî dünyada Şiî nüfuzunun yayıldığı endişesi dile
getiriliyorsa - ki bizce bunun sebebi dini termolojilerinin daha
sağlam olması değil, günümüzde Şiilere batılı ülkelerce uygulanan baskılara
tepki ve buna karşı verilen Şii kökenli reaksiyonların ümmette
oluşturduğu taraftarlık ruhudur! -
Şii kardeşlerimize düşen mevzi kazanma duygularıyla değil, bunun yol
açabileceği Şiilerin yalnızlaşması tehlikesini doğru okumak olmalıdır!
Üstat Karadavi'yi sanunan A.Varol'un yazısına ulaşmak için
Tıklayınız
NOT 1 : BU YAZIMIZDAN TERSİNE
ANLAMLAR ÇIKARIP BİZLERE HAKARET EDEN KARDEŞLERİMİZİ ALLAH'A
HAVALE EDİYORUZ !
NOT 2 : Şİİ DOSYAMIZI OKUMADAN NE SÜNNİ NE DE Şİİ KARDEŞLERIMIZ
BIZLER HAKKINDA SON KARARA VARMASIN...TIKLATINIZ
BİR MAİL VE CEVABIMIZ
selam arkadasimmm. bugun siiler ve sunniler hakkinda yazdiklarini
okudumm... sen nasil insansin yaa... senin neren musluman.. musluman insan
kardes gibi yasamasini bilir oyle biz sii olalim demiyoruz keske onlar sunni
olsa... sen sunni olmussunda ne halta yaramissin... belki ben sii olabilirim
ama belki ben senden daha muslumanim nerden biliyorsun allahin isine karisma
arkadasimm... gunahtir birakta YUCE RABBIMIZ BUNA KARAR VERSIN... SEN NE
BILIYONDA MILLETI YANLIS YONLENDIRIYONN... SENIN GIBILERI ISTE BOYLE AYRIM
YAPAR SONRA BEN MUSLUMANIM DER.. OFF OFF SENIN GIBILER HIC EKSIK OLMAYACAKK...
BEN ALEVIYIM, SIIYIM VARMI ARKADASIM BOYLE DOGDUM BOYLE ÖLECEMM.... YAPTIGIN
HARAKETLERE YAZDIGIN SEYLERE DIKKAT ET.. BI MUSLUMAN DIGER BI MUSLUMANIN
KALBINI KIRMAMALI.. SIZ BIZI KABUL ETSEYDIZINIZ SUANDA BIARADA COKTAN
BERABER OLURDUK AMA SEN VE SENIN GIBI GERI KAFALILAR BAZISEYLER HIC
ANLAMIYOR HIC ANLAMAYACAKLAR... YINEDE ALLAHA EMANET OL
CEVABIMIZ:SENIN DUNYADAN HABERIN YOK KARDESIM...YAZDIKLARINI AYNEN
SANA BIR DAHA OKUMAN ICIN GONDERIYORUM...BAK BAKALIM...SENIN MANTIGIN ILE MI
UMMET BIRLIK ICINDE OLUR YOKSA BENIM MANTIKLA MI...NE DEDIM...SEN SIISIN ...OYLE
KAL- KESKE SUNNI OLSAN AMA OLMUYON...NE YA SEN BENIM SII OLMAMI ISTEMEZ
MISIN...ISTEMIYORLAR MI...COK IYI BILIYOM ISTIYORLAR...NEYSE !- SEN SUNNI
OLMUYON...BEN SII OLMUCAM..BARI BIR ARADA YASIYALIM...DIYORUZ...DAHA NE
DIYELIM...KALP KIRMAMAKTAN BAHSEDIYON AMA MASALLAH YANI...VURDUN GIDIYON...NE
HALTA YARAMISIZ FALAN...NEREN MUSLUMAN...YAHU BIZ HIC OLMAZSA BOYLE
KELIMELER KULLANMADIK..HATTA BIRAKIN KULLANMAYI...SIILERLE BIRLIK CAGRIMDAN
DOLAYI BIZI " GIZLI SII " BILE ILAN ETTILER...ALLAH SENI ISLAH EYLESIN...BENI
DE TABII...KULUM HATAM VARDIR MUTLAKA ..AMA SENINKI DAHA FAZLA ...EMIN
OL...YINE DE ' SII SUNNI KARDESTIR '
SLOGANIMIZDIR...SELAM VE DUA
ILE- HER HALUKARDA -
DUAMIZ UMMET ICIN !-

En azından siyasi birlik !










|
|